Sharing is Caring

Amerika Birleşik Devletleri dış politikasının tartışıldığı USA Academy Konferansı’nda konuşan Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, “Amerika’nın beklentisi, İran’ın uluslararası topluma tekrar angaje edilmesi ve bu bağlamda uluslararası ilişkiler sisteminin bir parçası olmasıyla beraber bugüne kadar sürdürdüğü bölgedeki iktidarsızlığa yönelik faaliyetlerinden vazgeçmesi. Eğer barışçıl nükleer program raya oturtulur ve sıkı denetimlerle kontrol altına alınırsa en azından bir 10 sene bölgenin ve dünyanın nefes alması mümkün” dedi.

Amerikan Illinois Üniversitesi, TUİÇ (Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları) ve İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Liderlik Kulübü işbirliği ile düzenlenen USA Academy Konferansı’nda uzmanlar ve uzman adayı öğrenciler tarafından tarihsel süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikası, diplomatik izlemleri ve Ortadoğu’ya yönelik geliştirdiği strateji irdelendi.

Geçen hafta Camp David’de Obama ile Körfez Ülkeleri temsilcilerinin bir araya geldiği ve özelde Körfez genelde de Ortadoğu ile ilgili sorunların masaya yatırıldığı Camp David Zirvesi’ne değinen Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, “Bu konu Amerika ve Körfez arasındaki ilişkilerin ötesinde bölge dinamiklerini de çok ciddi bir şekilde etkileyecek bir konu. Bunun bir ayağı Körfez’in kendi güvenlik sorunlarıyla ilgiliyken diğeri ise bölgede süregelen çatışmaların üzerinden iki tarafın okumalarını nasıl yaptıkları ve bu bağlamda nasıl işbirliği yapabilecekleri üzerine odaklanıyor” dedi.

“Camp David Zirvesi’nde Amerika ve İran nükleer görüşmeleri konusunda Körfez’in endişelerini gidermedi” diyen Güney, “Amerika’nın Körfez ülkelerinin endişelerini tam olarak giderdiğini söylemek mümkün değil. Bunun nedeni Amerika’nın Körfez’i güvenlik sorunlarında ikna etmesinin ötesinde, 30 Haziran’da gerçekleştirilecek olan İran Nükleer Anlaşması’nın ne şekilde neticelendirileceğinin de belli olmaması. Eğer bu anlaşma gerçekleşirse 10 yıllık bir süreyi kapsadığı için bu yönde de kesin olarak belirli şeylerden bahsetmek mümkün değil. Ancak ikili ilişkiler ve onun ötesinde de Körfez’in kendi güvenlik sorunlarıyla ilgili belirli opsiyonlar olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

İki tarafın aşması gereken temel sorunlarına değinen Güney, “Anlaşmanın koşulları çok önemli. Bu konuda iki tarafı uzlaşı yönünde zorlayan ve aşılması gereken temel noktalar var. Bunlar aşıldığı takdirde Amerika’nın beklentisi, İran’ın uluslararası topluma tekrar angaje edilmesi ve bu bağlamda uluslararası ilişkiler sisteminin bir parçası olmasıyla beraber bugüne kadar sürdürdüğü bölgedeki iktidarsızlığa yönelik faaliyetlerinden vazgeçmesi. Tabii bunlar iyimser tablolar. Amerika tarafından iktisadi olarak içeri yöneleceği beklentisi var. Eğer barışçıl nükleer program raya oturtulur ve sıkı denetimlerle kontrol altına alırsa en azından bir 10 sene bölgenin ve dünyanın nefes alması mümkün”

Konferansta konuşan İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi – İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ise “Uluslararası sistem bugün soğuk savaş dağıldıktan sonra bir türlü belli bir düzene gelmedi. Bu dağınıklığın büyük ölçüde tüm Ortadoğu üzerinde, Suriye’de Irak’ta Libya’da Yemen’de yaşandığını görüyoruz. Bu aslında Körfez Ülkelerine de yayılma eğilimi gösteren siyasi bir türbülans. Arap Baharı diye tarif edilen aslında Arap halklarının yüzyıllardır biriktirdikleri büyük bir isyanın dışavurumuydu. Konferans, önemli iniş çıkışların yaşandığı bir döneme denk geliyor. O açıdan herkesin her kesimin bu konuda kafa yorarak dünya nereye gidiyor? Dünya gelecek açısından bir barışa mı gidiyor yoksa bu savaş ve şiddet cenderesinden çıkamayacak mı? sorularının yanıtları aslında Ortadoğu üzerinden verilebilir. Bu sebeple bu konferansın özel bir önemi var” dedi.

 MİLLİYET